Fırtına ve kar kimin eseri? 5 özelliği nedir? Fırtına ve kar şiiri türü ve özellikleri nelerdir? İncelemesi
Fırtına şiiri
Kudurmuşsan denizden intikam al !
Ufuklardan zalâm al !
Ağaçlar yık, bulutlar çak çak et !
Bütün dünyayı istersen helak et !
Fakat, yalnız
Benim sessiz ve ıssız
Şu hücremden çekil, hülyamı bozma !
Benim rüyamı bozma !
Nedir tehevvürün ey bad,
Bu bitmeyen feryad,
Bu saihalar, bu giriv ?
Ey dev,
Kudurmuşsan denizden intikam al !
Ufuklardan zalâm al !
Kırılsın çıldıran darbenden emvac,
Bütün sahiller olsun mahv u tarac !..
Benim yalnız uzaklaş meskenimden,
Çekil, git revzenimden !
Ey Serseri Çekil !
Ruhumda münfail
Bir şey var… Ah, Sükun isterim, Sükun !
Mecnun
Kudurmuşsan denizden intikam al !
Ufuklardan zalâm al !
Büyük kuşlar, uzak dağlarda kalsın Aşiyansız,
Semalar Kehkeşansız !
Göklerde yanan Nücum sönsün !
Göster yeni bir hücum, sönsün
Mehtap köpüklü dalgalarda !..
Ruhunda bir intikam var da
Bitmezse bu çarpınışla ey bad,
Beyhude ! Önümde etme feryad;
Dağlar, kayalarla git kuçaklaş !
Fakat yalnız benim sessiz muhitimden uzaklaş !
Bırak, yansın şu sakin hücremin solgun şua’r;
Bırak, kalsın şu mahzun iltimai (parıldamak) !
Kar şiiri
Dışarıda yorgun adımlar… Çalındı sonra kapım;
“Acep gelen bu zaman kim ?” dedim gidip açtım.
Görünce kalbimi oynattı bir küçük lerziş:
Garip çehreli a’sar – dide (asırlar görmüş) bir derviş !
Elinde buzdan asa koltuğunda bir ney var;
Omuzlarında uzun, bembeyaz uzun saçlar…
Ne var, dedim, nereden geldin ihtiyar, ne adın ?
Neden bu korkulu yollarda böyle geç kaldın ?
Uzak, uzak… dedi, Meçhul uzak ufuklardan…
Sürüklüyor beni ruhumda duyduğum hicran !
Kutupların geçerek müncemid denizlerini,
Ümidimin aradım her tarafta izlerini,
Yabancı yolların üstünde ağladım, koştum;
Baharın aşığıyım “kış”tır ismim ey dostum !
Sana meş’um (kötü – uğursuz) bir haber derviş,
Sevgilin gitti çok zaman evvel !
Belli yorgunsun ihtiyar bana gel
Misafir ol bu gece !
Çıldıran fırtınayla gittikçe
Dışarıda sanki karanlıkta artıyor, müthiş !
Belki hücremde muzdarip ruhum
Bulacaktır biraz huzur ve sükun…
Odamda bir köşenin gölgesinde gizlendi.
Odamda her yere kasvetli bir sükut indi.
Geçti sessizce bir zaman aradan…
Dedim ki : matemi, hicranı bi-nihaye olan
Bu aşkın istiyorum anlamak fesanesi (efsane),
Dinlemek nayının teranesini !
Terennüm etmeyi arzu eder misin dostum ?
Seni ruhumla işte dinliyorum :
Fırtına ve kar kimin eseridir?
Fırtına ve kar şiiri konusu nedir?
Fırtına ve Kar adlı şiir, insanların birbirine olan bağlılığını, kardeşliği ve eşitliği vurgulayan bir temayı işler.
Şiirde, fırtına ve kar semboller olarak kullanılır; fırtına, insanların birbirine karışmalarını ve dayanışma içinde olmalarını simgelerken, kar ise tüm insanların eşit olduğunu, ırk, dil, din ayrımı yapmaksızın herkesin eşit haklara sahip olduğunu anlatır.
Şair, güzellik ve insanlık için birlik olmanın önemini dile getirir.
Fırtına ve kar özeti
Fırtına ve Kar şiiri, insanların kardeşliğini ve yardımlaşmayı vurgular.
Şair, fırtına ve kar aracılığıyla insanların birlik olmaları gerektiğini ifade eder.
Fırtına, insanların birbirine karışmasını ve birbirlerine yardım etmelerini simgelerken, kar ise insanların eşitliğini ve insan haklarını temsil eder.
Şair, güzellik ve insanlık için birlik olmanın önemini vurgulayarak, insanların birbirlerine kardeş olduğunu anlatır.
Fırtına ve kar şiiri türü ve özellikleri, 5 özelliği
Fırtına ve Kar şiiri Türk edebiyatında modernist bir anlayışla yazılmış bir şiirdir.
Şair, sembollerle insanların birbirine olan bağlarını anlatırken çağdaş bir dil kullanır.
Bu şiir, sembolizm akımının etkilerini taşır. Şair, toplumsal bir mesajı modern bir dil ve sembolizm aracılığıyla okuyuculara iletmeye çalışır.
Toplumsal konuları işlerken aynı zamanda çağdaş bir yaklaşım benimser.
Fırtına ve Kar şiiri, insanların birlik olmalarının önemini vurgulayan sembolik bir eserdir.
Fırtına ve kar, insanların kardeşliğini ve yardımlaşmayı simgeler, ve bu temayı çağdaş bir dil kullanarak aktarır.
Bu nedenle şiir, modernist bir tür ve sembolizm akımına uygun bir özellik taşır.
Fırtına ve Kar şiiri kime aittir?
Fırtına ve Kar adlı şiir, Türk şair Orhan Seyfi Orhon’un eseridir.
Fırtına şiiri kimin eseridir?
Orhan Seyfi Orhon’un eserlerinden biridir.
Fırtına ve Kar şiiri incelemesi
Fırtına ve Kar” adlı şiir, Orhan Seyfi Orhon’un eserlerinden biridir.
Şiirde fırtına ve kar sembolleri kullanılarak insanların birbirine olan bağlılığı, kardeşliği ve eşitliği vurgulanır.
Şair, toplumsal bir mesaj verirken modern bir dil kullanır ve sembolizm akımının etkilerini taşır.
Bu şiir, çağdaş bir yaklaşımı benimseyen Orhan Seyfi Orhon’un önemli eserlerinden biridir.
Orhan Seyfi Orhon kimdir?
Orhan Seyfi Orhon, Türk edebiyatının önemli şairlerinden biridir.
Orhan Seyfi Orhon, 14 Eylül 1920’de İstanbul’da doğmuş ve 29 Mart 1981’de İstanbul’da vefat etmiştir.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra gazetecilik ve yazarlık kariyerine atılmıştır.
Orhan Seyfi Orhan biyografisi
Orhan Seyfettin Orhon (d. 23 Ekim 1890, İstanbul – ö. 22 Ağustos 1972, İstanbul), Türk şair, gazeteci, yazar, yayımcı, siyaset adamı.
Türk edebiyatı tarihine Beş Hececiler olarak geçmiş edebi topluluğun şairlerinden birisidir.
Yirmiden fazla şiiri değişik bestekârlar tarafından bestelenmiştir.
Başta Akbaba mizah dergisi ve Çınaraltı fikir ve sanat dergisi olmak üzere pek çok dergi çıkarmış ve adı Çınaraltı dergisi ile özdeşleşmiş bir yayımcıdır.
TBMM’de 8. dönem Zonguldak ve 13. dönem İstanbul milletvekili olarak yer almış bir siyasetçidir.
Orhan Seyfi Orhan Hayatı
1890 yılında İstanbul’un Çengelköy semtinde dünyaya geldi.
Babası Miralay Emin Bey, annesi Nimet Hanım’dır.
Orta ve lise öğrenimini Beylerbeyi Rüşdiyesi (1905) ve Mercan İdadisi’nde (1909) yaptı.
Öğrencilik döneminde şiirle ilgilendi; edebiyat hocası Celal Sahir Bey’den teşvik gördü.
Abdülhak Hamid ve Tevfik Fikret etkisinde şiirler yazdı. 1909’da şiirleri Kehkeşan dergisinde görülmeye başladı.
Yalın bir dille aruz vezninde yazdığı “Fırtına ve Kar” adlı şiiri ile tanındı (1913).
Yüksek öğrenimine Tıbbiye’de başlayan Orhan Seyfi, bir anestezide fenalaşınca tıp eğitiminden vazgeçip hukuka yöneldi.
Darülfünun Hukuk Mektebi’nde öğrenciyken Hıyaban dergisini çıkararak yayıncılığa başladı.
Hukuk Mektebi’ni 1914’te tamamladı ve Meclis-i Mebûsan’ın Kavanin Kaleminde memurluğa başladı.
Bu dönemde Türkçü aydınlarla tanıştı ve çalışmalarını Türkçülük ideali çerçevesinde sürdürdü.
Ziya Gökalp’in uyarılarıyla halkın diline, vezinde ise aruzdan heceye geçti.
Orhan Seyfi Orhan Mütareke yılları
1918’de İstanbul’un işgal edilip Meclis-i Mebusan’ın kapanması üzerine gazeteciliğe başladı; bir yandan da öğretmenlik yaptı.
Şiir ve yazıları Türk Kadını, Şair, Büyük Mecmua, Servet-i Fünûn, Ümit ve Yarın dergilerinde yayımlandı.
Türk Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul hükûmetini destekleyen Aydede dergisinde mizah yazarlığı yaptı. Sosyal olayları hicivsel bir üslupla ifade ettiği şiirlerini Peri Kızı ile Çoban Hikâyesi adlı kitapta topladı (1919).
Şiirlerinde divan şiirine özgü Aruz vezni kalıplarını, modern ve sade hece ölçüsüne uyarlamayı başardı. 1922 yılında
Orhan Seyfi, o güne kadara yayımlanmış gazete ve dergi yazılarını Fiskeler adlı mizah kitabında bir araya getirdi.
Bu kitapta dönemin şair ve yazarlarının hicvedildiği yazılara, yazarın kurguladığı mizahi anket ve mülakatlara yer verdi.
1922’de ayrıca Peri Kızı ve Çoban Hikâyesi kitabındakilere yeni şiirler de ekleyerek Gönülden Sesler adlı kitabını yayımladı.
Orhan Seyfi Orhan Mizah yazarlığı ve yayımcılık yaşamı
Gönülden Sesler beklentilerini karşılamayınca şiiri ikinci plana aldı; bacanağı Yusuf Ziya ile beraber çıkardıkları Akbaba’da mizah yazarlığını sürdürdü.
Papağan (1924-1927) ve Yeni Kalem adlı mizah, Resimli Dünya (1924-1926) adlı çocuk ve magazin dergileriyle, edebiyat ve sanat içerikli Güneş’i (1927) yayımladı; bir süre Karagöz’ün yayım sorumluluğunu üstlendi (1928-1932)
1932-1938 yılları arasında Yusuf Ziya ile birlikte ve kendi başına Edebiyat Gazetesi, Hızlanış, Ayda Bir, Her Ay, Her Şey gibi dergiler çıkardı.
1941-1944 arasında Yusuf Ziya ile birlikte haftalık Türkçü Fikir ve Sanat mecmuası Çınaraltı’yı yayımladı.
Yusuf Ziya’nın adının Akbaba ile özdeşleşmesi gibi Orhon Seyfi’nin adı da Çınaraltı ile özdeşleşti.
Orhan Seyfi Orhan Siyaset ve gazetecilik yaşamı
1944’te Ankara’da yapılan bir mitingde öğrenci olaylarıyla ilgili görülerek bakanlık emrine alınan Orhan Seyfi,
1945’te Tasvir’deki yazılarıyla gazeteciliğe döndü. Cumhuriyet ve Ulus gazetelerinde de yazılarına rastlandı.
1946’da Cumhuriyet Halk Partisi’den Zonguldak milletvekili seçildi. 1950’li yıllarda Demokrat Parti’yi destekleyen
Zafer ve Havadis gazetelerinde yazılar yazdı.
1960’tan sonra Adalet Partisi’ne girdi. 1 Mart 1962’de Son Havadis gazetesinde günlük yazılar yazmaya başladı ve hayatının sonuna kadar sürdürdü.
1965’te Adalet Partisi’nden İstanbul milletvekili seçildi.
1972’de İstanbul’da hayatını kaybetti. Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.
Orhan Seyfi Orhon eserleri nelerdir?
Orhan Seyfi Orhon’un eserleri arasında şiirler, denemeler, hikayeler ve makaleler bulunur.
Bazı önemli eserleri aşağıda belirtilmiştir.
- “Aşk ve Aşkı Öldürenler” (1942)
- “Büyük Gökçek Divanı” (1949)
- “Yol Gösteren” (1954)
- “Sonsuzluk Mavisi” (1967)
- “Kuşatma Altında Istanbul” (1975)
- “Mavi ve Kara” (1979)
- “Bir Yerlerde” (1985) – Ölümünden sonra yayımlanan eser.
Orhan Seyfi Orhon, Türk şiirinin modernist akımının önde gelen temsilcilerinden biri olarak kabul edilir.
Şiirlerinde sembolizm ve çağdaş dil kullanımına özen göstermiş, toplumsal konuları ele almış ve insan haklarına duyarlılığıyla tanınmış bir şairdir.
Edebiyat dünyasında önemli bir yere sahiptir ve eserleri hâlâ okunmaktadır.
Orhan Seyfi Orhon şiirleri nelerdir?
Orhan Seyfi Orhon’un bazı önemli şiirleri aşağıda belirtilmiştir.
- “Aşk ve Aşkı Öldürenler”
- “Büyük Gökçek Divanı”
- “Sonsuzluk Mavisi”
- “Kuşatma Altında Istanbul”
- “Mavi ve Kara”
Orhan Seyfi Orhon hangi dönemde etkinlik göstermiştir?
Orhan Seyfi Orhon, Türk edebiyatının “Varlık Şairleri” olarak adlandırılan döneminde etkinlik göstermiştir.
Bu dönem 1930’lardan 1950’lere kadar uzanır ve Türk edebiyatında modernist akımların etkisi altında gelişmiştir.
Türk edebiyatında modernist akımlar nelerdir?
Türk edebiyatında modernist akımlar, özellikle 20. yüzyılın ilk yarısından itibaren etkili olmuş ve edebiyatın birçok farklı alanında görülmüştür.
Bu modernist akımlar, geleneksel yazım kurallarını ve ifade biçimlerini sorgulamış, yeni ve çağdaş bir dil kullanımını teşvik etmişlerdir.
Türk edebiyatında modernist akımların bazıları
Garip Akımı
1941-1951 yılları arasında etkili olan bu akımın temsilcileri arasında Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu gibi şairler bulunur.
Garip Akımı, geleneksel şiir anlayışına karşı gelmiş ve günlük yaşamın sıradan konularını işleyerek modern bir dil kullanmıştır.
İkinci Yeni
1950’lerden itibaren etkili olan bu akımın temsilcileri arasında Ece Ayhan, İlhan Berk, Edip Cansever gibi şairler bulunur.
İkinci Yeni şairleri, dilsel deneylere ve soyut ifadeler kullanarak geleneksel şiir anlayışını sorgulamışlardır.
Sosyal Gerçekçilik
1930’ların sonlarına doğru Türk edebiyatında etkili olmuş bir akımdır.
Sosyal Gerçekçilik, toplumsal sorunları ve işçi sınıfının yaşamını anlatan eserlere odaklanmıştır.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Sabahattin Ali gibi yazarlar bu akımın temsilcilerindendir.
Halkçılık
Orhan Kemal, Kemal Tahir ve Yaşar Kemal gibi yazarlar Türk edebiyatında halkçılığı benimsemişlerdir.
Bu akım, köy ve kırsal yaşamı işleyerek halkın yaşamını ve sorunlarını konu almıştır.
Türk edebiyatındaki modernist akımlar, edebiyatın farklı dönemlerinde farklı yazarlar tarafından temsil edilmiş ve literatüre önemli katkılarda bulunmuştur.
Bu akımlar, geleneksel edebiyat anlayışını sarsarak yeni bir edebiyat dili ve ifade biçimi geliştirmişlerdir.
Edebiyatta Modernizm Ve Modernist Akımlar
Yeniçağcılık anlayışı ya da Çağdaşlaşma akımı olarak ifade edilebilir.
Modernizm, “Geleneksel olanı reddetme tavrı” olarak tanımlanabilir.
Modernizmi Esas Alan Anlayış ve Özellikleri
Modernizmi esas alan eserlerde alegorik anlatıma önem verilmiş; duygu, düşünce ve davranışlarıyla insanın karmaşık bir varlık olduğu kabul edilir.
Var olan kültürün artık bir kenara atılarak yeni bir kültüre ihtiyaç olduğu düşüncesini benimsenir.
Modernizmin temelinde, modern bilimin etkilerinin geleneksel otoriteyi zayıflatan yenilikleri vardır.
Modernizm vasatlığa, bayağılığa, yerleşmiş kabullenişlere isyandır.
Olay örgüsü, insana özgü gerçekliği ve estetik kaygıyı yansıtılır.
Modernizm, gerçeğin dış dünyada değil insanın iç dünyasında olduğuna inanır. Bu nedenle psikolojik olana, bireyin ruhuna, bilinçaltına yönelir.
Yapıtlarda sanatsal boyuta, tekniğe, dilin kullanımına ve biçimine önem verilir.
Bilinç akışı, iç konuşma yöntemleri kullanılır, geriye dönüşlerle zaman zinciri kırılır.
Simgelere, mitolojiye ve mistisizme yönelir.
Yaşam çok boyutlu ve zor kavranan bir olgu, insan karmaşık bir varlıktır.
Soyut gerçeklik önem kazanır.
Bireyin bunalımları, toplumla çatışmaları ve bireyselliğe yer verilir.
Modernist romanlarda neden-sonuç ilişkisi ortadan kalkmıştır.
Roman ve hikayelerde çağrışıma çok yer verilir, şiirsel bir anlatım benimsenir.
Bu düşüncenin etkileriyle birlikte gelenekselleşir, üstü kapatılır, gerçek şekli gizlenmiş birtakım gerçekler ortaya çıkarılır.
Modernizm, sanat anlayışı olarak klasisizme karşı çıktığı için gerçekçi sanat anlayışından kopmayı temsil eder.
Modernizm sosyal alan, sanat, mimari ve edebiyatta kendini göstermiştir.
Edebiyatta Modernist Akımlar
- Sembolizm (Simgecilik)
- Post-empresyonizm (Geç İzlenimcilik)
- Neo-empresyonizm (Yeni İzlenimcilik)
- Ekspresyonizm (Dışavurumculuk)
- Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk)
- Fütürizm (Gelecekçilik)
- Dadaizm
- Sürrealizm (Gerçeküstücülük)